Salı, Haziran 20, 2017

Alışkanlıklarımızdan neden vazgeçmeliyiz?



Amerikalı ünlü yazar Mark Twain İstanbul´u ziyaretinde meşhur Türk hamamını da görmek istemiş. Tellak yazarı göbek taşına yatırmış ve keseyi sürmeye başlamış. Hiç kese görmemiş deriden parmak büyüklüğünde kirlerin çıktığını gören Mark Twain tellağa dönmüş ve "Arkadaş! Eğer beni bu şekilde yok etmeyi düşünüyorsan, bu çok uzun zaman alacak." demiş.
Yıllar önce bir dostum "Alışkanlıklarınızı ortadan kaldırırsanız geriye ne kalır?" diye sormuştu. İşte ilk o zaman "Yoksa sadece alışkanlıklarımızdan mı ibaretiz?" diye düşünmüştüm. Eğer alışkanlıklarımdan kurtulursam "benden" geriye ne kalacaktı? Alışkanlıkların hepsi kötü müydü, yoksa iyi alışkanlıklar da var mıydı? Alışkanlıklarımdan nasıl kurtulacaktım? Bir şey ne zaman ve nasıl alışkanlık haline geliyordu? Yeni alışkanlıklar edinmekten kendimi nasıl koruyacaktım?
Bunlar, üzerine kafa yorulması gereken konulardı. Aklımdaki bu sorularla zaman içinde edindiğim ve geliştirdiğim bilgileri bir araya getirmek için kolları sıvadım.

ZARARLI / ZARARSIZ ALIŞKANLIKLAR

Düşünmeden, otomatik pilota alarak yaptığımız şeylere alışkanlık diyebiliriz. Bunların bazıları fiziksel bazıları da sosyal gereksinimlerdir ve çoğunlukla çocukluk evremizde öğrenilirler. Örneğin, sabah kalktığımızda elimizi yüzümüzü yıkarız; pijamayla dışarı çıkmayız, biri elimizi sıkmak için elini uzattığında otomatik olarak biz de elimizi uzatırız ya da arabayla sağa sola dönerken otomatik olarak sinyal veririz. Eğer alışkanlık denirse, bunlar zararsız hatta “faydalı” alışkanlıklardır. Keşke tüm alışkanlıklarımız böyle olsa, değil mi?
Peki ya zararlı alışkanlıklar?
Onları bilincimizdeki pozisyonlarına göre sınıflandırabilir miyiz?
Evet!
a) Zararlı olduğunu bilerek yapmaya devam ettiğimiz alışkanlıklar
Sigara içmek, her gün yüksek miktarda alkol almak veya sürekli aşırı yemek bunlara örnek gösterilebilir.
Eğer zararlı bir alışkanlıktan vazgeçmek istiyor ama bunu başaramıyorsanız, bu konuda size bir önerim var:
Alışkanlığınız olduğu şeye patronun siz olduğunu gösterin. Bunu bir kere başardınız mı alışkanlığınızı yenersiniz. Bu önerim, elbette söz konusu alışkanlık ancak bir uzmanın çözebileceği boyutlara gelmemişse geçerli!
Örneğin, çok sigara içiyor ve bırakmak mı istiyorsunuz?
Size önerim şu: sigarayı bırakmayın, onu kontrol altına alın.
Nasıl mı?
Mesela günde 10 tane mi içiyorsunuz? Bir gün 15 tane için, ertesi gün 5 tane...
Daha radikalini deneyebilirsiniz: Bir gün 20 tane içip, ertesi gün hiç içmemek gibi.
(Ne kadar radikal bir yol seçerseniz, başarı oranınız o kadar artar.)
Üzülmeyin, her hâlükârda ortalamada günde yine 10 tane içmiş olacaksınız. Elbette bunu bir kere değil, birkaç kez yapmalısınız. Uzmanlar, bir alışkanlığın 21 günde kazanıldığını (40 günde diyenler de var) söylüyorlar. Önerdiğim yöntemde bu kadar uzun sürmeyeceğini düşünüyorum, ama kişiden kişiye değişebilecek bu sürenin yine de birkaç günden fazla süreceğini söyleyebilirim.
Sonuçta, bir alışkanlığa kimin patron olduğunu gösterdiniz mi, onun boyunduruğundan kurtulursunuz. Canınız istediğinde bir sigara tellendirebilir, bir arkadaş ortamında birkaç tane içebilir, ama ertesi gün hiç içmeyebilirsiniz. Hatta günlerce içmeseniz bile aramayabilirsiniz!
b) Zararlı olduğunu bilmeden yapmaya devam ettiğimiz alışkanlıklar
Günümüzde sigaranın, aşırı alkol tüketiminin ya da çok yemenin zararlı olduğunu bilmeyen herhalde yoktur, fakat gizli şekeri olduğunu bilmeden herkes kadar karbonhidrat alan biri farkında olmadan bedenine zarar verir.
Bedenimize zarar veren alışkanlıklar gibi, bilincimize zarar veren alışkanlıklar da vardır. Hatta bu bir önceki durumdan daha tehlikelidir, çünkü etkileri bedene zarar verenler kadar kolay fark edilmez. Örneğin, müzmin kötümserlik böyle bir alışkanlıktır. Hem bardağa hep boş tarafından bakarız, hem de neden sürekli kaybettiğimizi bir türlü anlamayız.
Gerek bedenimize gerekse bilincimize zarar veren böyle bir durumda, oluşabilecek sorunları kontrol altına almanın yolu, önce farkındalık kazanmaktır. Sürekli yaptığımız bir şeyin bize zarar verdiğini öğrenirsek, mücadeleye bir yerlerden başlayabiliriz. Eğer zarar verdiğini bile bilmiyorsak, zaten maçı baştan kaybetmişiz demektir.
Alışkanlıklar bir bakıma insanı rahat ettirir. Bir şeyi yaparken bizi tekrar tekrar "Acaba bunu yapsam mı, yapmasam mı?" diye düşünme derdinden kurtarır. Gerçekte ise alışkanlıklarımızdan ne kadar kurtulursak o kadar özgürleşiriz, çünkü biz programlanmış robotlar değiliz. Bunun için tüm alışkanlıklarımızı önce bilinç üstüne çıkartmalı; sonra "istersek yaptığımız istemezsek yapmadığımız" bir konuma taşımalıyız. Bunu başarırsak, zaten ortada alışkanlık da kalmaz. :)

BİR ŞEY NE ZAMAN VE NASIL ALIŞKANLIK HALİNE GELİR?

Peki, alışkanlıklar ne zaman ve nasıl oluşur?
Annenin dinlediği/dinlettiği müzikten, yediği yemeğe kadar bebek birtakım şeylere alışmaya başlıyor. Anne karnındayken dinletilen müzik doğumdan sonra çocuğu sakinleştirmede işe yarıyor; tabii hamileyken bebeğe "heavy metal" dinletmemişseniz. :) Anne hamileliği sırasında bazı yiyeceklere aşermiş ve bunları çok tüketmişse, bebeğin, amniyon sıvısına geçen bu tatlara ve kokulara alıştığı; anne sütünden kesildikten sonra bu yiyeceklere bir yakınlık duyduğu ifade ediliyor. Demek ki süreç anne karnında başlıyor.
Çoğu uzman, karakterimizin bebeklik döneminde şekillenmeye başlayıp, bu sürecin erken çocukluk döneminde sona erdiğini söylüyor. Eğer böyleyse, alışkanlıklarımızın birçoğunu bu süre içinde ediniyor olmamız şaşırtıcı olmaz. Zaten alışkanlıklardan kurtulmanın zorluğunun bir nedeni de bu olmalı. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsak, ondan o kadar zor kurtuluruz. Dolayısıyla, ileri yaşlarda edindiğimiz alışkanlıklardan kurtulmak görece daha kolaydır, çünkü bedenimiz ve beynimiz üzerindeki egemenlik süreleri daha kısadır.
“Tekrar” alışkanlığın temelidir. Tekrar olmadan alışkanlıklar yerleşemez. 21 günde alışkanlık edinildiğine göre, yıllarca tekrarlanan davranışların bırakılması da kolay değildir. 
Eskiler bilir; plakta bir çizik olursa, pikabın iğnesi o çiziğe geldiğinde takılır, önce müziğin bir kısmını atlar. Bir süre sonraysa iğne ilerlemez, sürekli aynı yeri çalar durur ve sonunda plak kullanılmaz olur. Çin işkencesi de böyledir: Sürekli damlayan su insanı sonunda deli eder.

ALIŞKANLIKLARA KARŞI KENDİMİZİ NASIL KORUYACAĞIZ?

Bu sorunun yanıtı çok basit: Tekrarlardan kaçınarak. Sadece keyif alıyoruz diye ya da neden yaptığımızı bilmeden, bir şeyleri düşünmeden tekrarlıyorsak, bizim için tehlike çanları çalıyor demektir. Keyif için sergilenen alışkanlıkları yukarıda bahsettiğim sigaradan kurtulma yöntemiyle halletmek kolaydır. Altında keyif dahil herhangi bir neden bulamadığımız bir alışkanlıktan kurtulmak ise yine yukarıda bahsettiğim bilinç üstüne çıkarma ile başlar. "Nedensizce tekrarladığım bir davranışı yapmayı bir kere kesersem, sonuçta bana zararı da dokunmaz" deyip bunu denemeliyiz. Zararının dokunmadığını gördüğümüzdeyse "Bu bir tesadüf müydü, yoksa gerçekten hiç zararı yok mu?" deyip, bunu birkaç kez daha "yapmamayı" denemekten kendimizi alamayız. Böylece söz konusu alışkanlık tarihe karışır gider.
Son olarak; bir alışkanlıktan "yerine başka bir alışkanlık edinerek" kurtulmayı düşünmemeliyiz. Bu, bir problemi çözeceğim diye başka bir probleme dalmakla eşdeğerdir. Rutini kırabildiğimiz her yerde kırmalı, farklı farklı yollardan yürümeli, daha önce düşünmediğimiz şeyleri düşünmeli ve yapmalıyız. Şunu hiç aklımızdan çıkartmamalıyız ki “tekrarlardan kurtulabildiğimiz oranda özgürüz”.

Hiç yorum yok: