Pazar, Ağustos 26, 2007

İstanbul Oyuncak Müzesi - Çocukluğunuza bir iki...


Bu pazar çoktandır yapmak istediğimiz bir şeyi yaptık: ailecek Sunay Akın'ın kurmuş olduğu Erenköy'deki İstanbul Oyuncak Müzesini gezdik. Niye mi? Unuttuğumuz çocukluğumuza geri dönmek için tabi...

Sunay Akın'ı kitaplarından, Cumhuriyet Gazetesi'indeki yazılarından ve televizyonda yaptığı programlardan takip ederim. Bu kültür adamı ile Anadolu Aydınlanma Vakfı'nın toplantılarına katıldığım zamanlarda da tanışma fırsatı bulmuş, araştırmacılığına ve olaylar arasında ilişkileri kurma gücüne hayran olmuştum. İşte onun hayallerini yaşama geçirdiği gerçek evine gidiyorduk, nasıl mutlu olmazdım?

“Oyuncak Müzelerini gezerken içimde hep anlaşılmaz, garip bir duygu taşıdım. Neden benim ülkemde oyuncak müzesi yok diye. Bu beni rahatsız etti. Hani istiridyenin içine bir kum taneciği girer, istiridye bundan rahatsızlı duyar ve o kum taneciğini izole etmek için etrafında bir salgıya çevirir ya; hani böylelikle inci oluşur ya… İşte oyuncak müzesi de böyle bir inci. İçime bir kum taneciği girdi ve bu beni rahatsız etmeye başladı. Çünkü bütün uygar ülkelerin oyuncak müzeleri var, o zaman bir salgı ortaya çıkardım ve bu müzeyi kurdum” diyor, Sunay Akın.

Sunay Akın'ın ailesinden kalan Göztepe Köşkü'nün bulunduğu Dr. Zeki Zeren sokağa girdiğimizde, bizi, farklı bir atmosfere dalacağımız haber veren, Kadıköy Belediyesi'nin sokağın iki yanına dikmiş olduğu dev gibi iki zürafa karşıladı.

Köşkün en üst katı ziyarete açık değil, ama illâ çıkıp bakacağım diyorsanız, merdivenin üstündeki tavan iyice alçalıyor; sonra söylemedi demeyin. :-)

Şair 11 yıl boyunca Internet üzerinden ve gezdiği ülkelerden satın aldığı oyuncakları sınıflandırarak ve hikayelerle kurgulandırarak çok güzel bir ortam yaratmış.

Müzenin bodrum katında 50-60 kişilik bir konferans salonu var. Kapalı havalarda içeride, açık havalarda ise bahçesinde çay içebileceğiniz bir çay bahçesi de mevcut.

Eğer bugüne kadar gitmedinizse, atlayın oyuncak arabanıza, otobüsünüze, itfaiye arabanıza; bir an önce ziyaret edin İstanbul Oyuncak Müzesini.


Perşembe, Mart 08, 2007

Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun




Tüm Kadınların ve Erkeklerin Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun!

Kadın ve Erkek; biri olmadan diğeri olamayan, birbirini tamamlayan iki unsur.

İşte bu yüzden, erkeklerin de Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun

9000 yıl önce günümüzden daha ileride olan kadın erkek eşitliğinin, bir gün yine kurulacağından eminim.

Sevgi ve saygılarımla,

Nurettin Selsil
---------------------------
Piktografın altındaki metin
M.Ö. 7000 TALAS VADİSİ ORTA ASYA PETROGLİFİ

Buğ’a, Hakan’a Tanrı tarafından Budununu yönetme yetkisi verilirken, Bey’in eşi de yanında; Göğün kararını Ök, her ikisine birden, Gün-Ay şahitliğinde, kurdun koruyuculuğunda iletirken; bereketli yıllar için, yılanların çevreye ilanı ile Budu’nun kutsanması.


Petroglif: Yazı öncesi devirlerden kalma sembolik kaya resimleri
Buğ: Başkan
Budun: Kavim
Ök: Tanrı, Gök ve Yönetim
.

Çarşamba, Ocak 31, 2007

IEL'66 mezunu Tayfun Sayar Agabeyimizin Göz Rahatsızlığı

Merhaba,

Yaklaşık 18 senedir 2. tip şeker hastasıyım. Diyetime hiç dikkat etmediğim için (son iki yıl hariç, Doç. Dr. Şehnaz Karadeniz ve Prof. Dr. Temel Yılmaz hocanın önerilerine uyuyorum. Kardeşi de yine bir İEL’leli olan psikiyatrist Tarık Yılmaz, belki de aynı devredensiniz.) 350 civarındaki şeker değerleri ile yaşadım. 2004 Şubat’ında tesadüfi bir göz dibi muayenesinde göz damarlarımda çok ciddi kanamalar tespit edildi. Ancak o anda henüz korkunç derecede net gören bir insandım. Her iki gözüme de ikişer defa lazer tedavisi uygulandı. Görme oranlarım sol göz %30, sağ göz %50 civarına düştü. Bu süreçte İEL’li kardeşim Tunç Ovalı’nın ve Prof. Hasan Erbil’in ilgisini ve tedavisini gördüm. Sonraki aşamada iki gözüme de kortizon iğneleri yapıldı ve görmem %90’a çıktı. 6 ay sonra eskisinden daha az görüyordum. Yeniden iğneler yapıldı, bir faydasını görmedim ve daha iyi gören sağ gözümde şiddetli görme kaybı başladı. Prof. Murat Karaçorlu’ya gittik. “Sağ göz %20 görüyor, onu bir operasyonla %5 daha iyileştirebilirim. Sol göz %10 kadar görüyor, ona yapacak bir şey yok, diyetinize dikkat edin” dedi. Korktum, daha iyi gören gözü de kaybetmeyeyim diye ameliyat olmadım. Görme kaybı devam etti. Sağ gözde katarakt da tespit ettiler. Ameliyatı Prof. Suphi Acar yaptı, lens en iyisinden takıldı, görmede iyileşme olmadı. Ve SSK bünyesinde (ayrıca sürekli muayenehanesine de gidiyorduk) Doç. Dr. Ziya Kapran Hoca’nın tedavisine girdim. Sol gözün %5, sağ gözün %1 gördüğünü, sağ gözün retinasında hem giriş hem de çıkış damarlarında tıkanmalar ve ödem olduğunu söyledi. Bu arada tedavinin en başından beri sürekli olarak anjiyo, OCT ve Murat Hoca da Multifokal ERG ve mikro Perimetri çekimleri yapıldı.

Kortizon iğneleri sırasında kısa bir süre göz tansiyonu sorunu ortaya çıktı ve damlalar kullandım. Daha sonraki ölçümlerde normal değerlerde idi. Ziya Hoca sol göze bir seans, sağ göze aynı günde 2 seans (sol göze 450, sağ göze yaklaşık 1000 -1200 atım gibi saydım) lazer yaptı. Ve bu sefer sağ gözde ameliyat anestezisi yapıldığı halde çok acı çektim. Öncekilerde olmamıştı. Ve 6 ay arayla sol göze 2 defa arka kısmından (yanılmıyorsam supremum bir kelime geçti) kortizon iğnesi yapıldı. Sağ gözden ise ümidi kestiler bir şey yapmıyorlar. Lazerlerden sonra görmemde bir miktar daha azalma oldu. Ve artık hiçbir şey yaptırmıyorum. Sadece diyetime dikkat etmeye çalışıyorum ve dünyadaki araştırmalardan medet umuyorum. Örneğin, kök hücre tedavisi ve çip yerleştirerek görme sağlanması gibi. Tabiî ki araç kullanamıyorum, gazetelerin manşet yazılarını bile okuyamıyorum. 87 ekran bir televizyonun 50 cm önünde oturduğumda fazla hareketli olmayan bir filmi izleyebiliyorum. Ancak bazen çok iyi tanıdığım artistleri bile çıkartamıyorum. Etrafımdaki insanlar koyu renk (ama kahverengi mi siyah mı lacivert mi) ya da açık renk giyinmiş. Kırmızı ve mavileri 2 mt yakınımda anlayabiliyorum. Ekrana sadece sağ gözümle baktığımda ekranın ışığını ve hareket eden gölgeler görüyorum. Sadece sol gözle ise olayları izleyebiliyorum. 1 mt uzağa çekildiğimde ise artistin sakallı mı sakalsız mı olduğunu artık ayırt edemiyorum. Ekranın renklerinin çok güzel olduğunu söylüyorlar ancak ben her şeyi eski zamanların renkleri solmuş Türk filmleri gibi algılıyorum.

ŞU ANDA SİZLERDEN İSTEDİĞİM YARDIM, DÜNYADAKİ GELİŞMELERİ TAKİP ETTİĞİNİZİ BİLİYORUM, BENİMLE İLGİLİ YARARLANABİLECEĞİM GELİŞMELER VE TÜRKİYE'DE BU GELİŞMELERİ UYGULAYAN MERKEZ YA DA HOCALAR OLURSA BUNLARDAN HABERDAR ETMENİZ.

Uzattığın yardım eline çok çok teşekkür ederim.

Sevgiler,
Tayfun SAYAR