Cuma, Ağustos 29, 2008

Bağlantıyı Kesmeyelim!


Eski bir dostla karşılaştığımızda ya da yeni biriyle tanışıp da tekrar görüşmeyi arzu ettiğimizde, “Bağlantıyı kesmeyelim” veya “Bağlantıda olalım” diyerek ayrılırız. Evet, bağlantıda olalım, ama nasıl? Bu, arada bir telefonlaşalım anlamına mı gelmektedir, yoksa birbirimizi ziyaret edelim mi? Belki de sadece, “Neler yaptığından haberdar olmak isterim”, demek istemişizdir; kim bilir? Tabi ki, yine biz biliriz!

Gittikçe büyüyen kalabalık içinde yalnızlaşan insanoğlu, artan bağlantılarını yönetmekte de zorluk çekiyor. Elbette hiçbir yöntem yüz yüze görüşmenin yerini tutmuyor; buna telefon da dahil, hattâ görüntülü bile olsa... İnsan sıcaklığının yerini alabilecek bir şey henüz keşfedilmedi. Bununla beraber, Internet teknolojilerinin sunduğu imkânlar işleri biraz kolaylaştırıyor gibi...
Web 2.0’ın etkileşimli dünyasında sosyal ağlar, bağlantıları yönetmek bağlamında bomba etkisi yarattı. Gençler arasında daha popüler olan Facebook, My Space ve Orkut (Orkut Büyükkökten tarafından Google için geliştirilen ve çoğu Latin Amerika’da olmak üzere 50 milyona yakın kullanıcısı olan bir platform) gibi siteler, bağlantıları geliştirmenin yanında eğlenceye ve paylaşıma yönelik çeşitli olanaklar sunsalar da, iş dünyası için çok da uygun değiller. İş dünyasının ciddiyetine ve gereksinimlerine yanıt veren, kravat takmış profesyonel ağ platformları ise gün geçtikçe yaygınlaşıyor.

Bu platformların çalışanlara sunduğu faydaların başında aradığınız kişileri bulmak ve arandığınızda bulunmak geliyor. Bağlantılarınızın iş değiştirmelerini, terfilerini ve o anda ne gibi bir projeyle uğraştığını yine bu platformlardan izleyebiliyor, böylece bilgilerin güncelliğini kaybetmiyorsunuz. Gruplara dahil olarak ya da yeni gruplar kurarak, ortak geçmişe veya benzer ilgi alanlarına sahip üyelerle bir araya gelebiliyorsunuz. Fikir alışverişinde bulunmak için tartışma konuları açabiliyor ya da var olan tartışmalara katılabiliyorsunuz. Sorularınızı ister genele ister belli bir gruba sorup, o alandaki pek çok uzman kişiden yanıt alabiliyorsunuz.
Eski okul ve iş arkadaşlarını bulmanın dışında, satıcılar ve pazarlamacılar bu platformları potansiyel müşterileri yakalamak için kullanırken, iş geliştirmeciler yeni iş ortaklarını arıyorlar. Elbette, insan kaynakları uzmanları da profesyonel ağların nimetlerinden yararlanmaya başladılar.

Her platformun kendine özgü bir kimyası olsa da, üye profillerine bakınca hepsinde tepe ve orta kademe yöneticilere, uzmanlara, işe yeni girenlere, hatta üniversitedeyken bu işin ciddiyetini kavrayan öğrencilere rastlıyorsunuz. Obama, Clinton ve McCain seçim yarışlarını bu araçlarla da desteklerken, Bill Gates profesyonel ağları nabız yoklamak için kullanıyor. Türkiye’de de konuya ilgi duyan popüler isimlerden Ali Güven, Tayfun Beyazıt, Attila Vitai, Cüneyt Türktan, Hanzade Doğan ve Faruk Eczacıbaşı’nı örnek verebiliriz.


Dünyada bu alanın lideri 25 milyonu aşkın üyeyle Linkedin. Üyelerin çoğunun ABD’den olduğunu söylemeye gerek yok, ama İngiltere ve Hindistan’ın 1 milyon üyeyi aştığını belirtmeliyim. Platformun Türkiye ağı ise 117,000 kişi civarında. Linkedin’in en önemli özelliklerinden biri de gruplar. Yine, dünya üzerindeki Türk bilişimcileri birleştiren Turk IT ise 1,850 kişiyi aşan üye sayısı ile Türkiye’nin hem profesyonel anlamda, hem genelde en büyük LinkedIn topluluğu. Ayrıca, İstanbul Erkek Lisesi Mezunları grubu en büyük lise mezunları grubunu ve 1700'den fazla üyesi olan Boğaziçi Universitesi Mezunları grubu da en fazla üyesi olan üniversite mezun grubunu oluşturuyor. Üye profillerini kullanarak şirketlerin profilini de çıkarmaya başlayan Linkedin şimdilik İngilizce, Almanca, Fransızca ve İspanyolca hizmet veriyor.

Bir başka benzer platform XING ise Almanya merkezli ve Avrupa’da yaygın. Türkiye’de de 300.000 üyeli cember.net’i 4.3 milyon Avro’ya satın alarak büyüyen XING’in üye sayısı 5 milyonu geçiyor. XING’in en önemli avantajlarından biri Türkçe bir arayüze sahip olması.

XING üzerinde İstanbul Erkek Liseliler için bir grubun moderatörlüğünü yaptığımı da bilmenizi isterim.

Pronected da oyuna Temmuz 2008’de katılan Türk şirketlerinden biri. Kurucusu Hakan Kadir Erdemir ile yaptığım sohbet sırasında hedeflerinin büyük olduğunu ve Avrupa’ya yayılmak istediklerini öğrendim.

Biraz farklı bir amaçla yola çıkmış olsa da Plaxo’dan da bahsetmek gerek. Başlangıçta Microsoft Outlook veya Yahoo Mail ve Gmail gibi web tabanlı e-posta uygulamalarındaki adres defterlerinin aktarıldığı ve güncelliğinin korunduğu bu platform da artık bağlantıların paylaşılması ve grup özellikleriyle diğer profesyonel ağ sitelerine benzemeye başladı. Bu platformda da İEL Mezunları Grubumuz var.

Türkiye’de bilinen ve kullanılan bu platformlar dışında dünyada yaygın olarak kullanılan iş amaçlı Spoke ve Naymz’ı da saymak gerekli. Bir de istediğiniz konuda, istediğiniz özellikleri kendiniz yaratarak sosyal ağınızı kurmanızı ve geliştirmenizi sağlayan Ning gibi yeni nesil platformlar var.

Yaptıkları yeniliklerle birbirlerine benzemeye başlayan bu platformlarından en azında birinde, mümkünse birkaç tanesinde profilinizin olması artık çağın gereği. Yeni tanışan kişiler birbirlerine e-profillerini vermeye başladılar bile.

Bunları okuduktan sonra hâlâ profesyonel ağları kullanmak bana ne katacak ki diye düşünmeye devam mı ediyorsunuz? Belki biri sizi aramakla meşgul ama bulamıyor; belki arkadaşlarınızdan biri, çoktandır peşinde olduğunuz bir müşteriyi tanıyor da haberiniz yok ya da toplantıya katıldığınız kişinin profilini önceden görmüş olsanız, aynı liseden mezun olduğunuzu fark edecektiniz...
Yoksa sizin hâlâ bir e-profiliniz yok mu?