Çarşamba, Ağustos 10, 2005

Yalıkavak (Bodrum)


Eğer benim gibi altı yıldır yazları Marmara Bölgesi’nden daha aşağıya uğramamışsanız, Güney’e inmek sizin için de farklı olabilir. Bu düşünceyle tatil için, eski bir okul arkadaşımın da yerleşmeyi seçmiş olduğu Bodrum Yalıkavak’ı gözümüze kestirdik. Cuma akşamından yola çıktık ve 12-13 saatlik bir otobüs yolculuğu sonucu Yalıkavak’a vardık. Siz isterseniz uçakla Bodrum Havaalanı’na gidebilir, ortadan da Bodrum’a ve çevre köylerine ulaşabilirsiniz; yalnız bunun için tatile çıkacağınız tarihi epey önceden bilmeniz ve gideceğiniz uçakta yer ayırtmanız gerekiyor, zira bir iki hafta kala yer bulmak neredeyse olanaksız.

Eski bir balıkçı kasabası olan Yalıkavak, Bodrum yarımadasının kuzeybatısında, Gümüşlük ve Türkbükü arasındaki bir koyda yer alıyor. Rüzgârın neredeyse hiç eksilmediği koy Bodrum’un yakıcı sıcağına karşı bir nevi alternatif oluşturuyor. Yel değirmenleri yörenin sembolü ve yeni restore edilmiş bir tanesi kıyıda, restore edilmeyi bekleyen üç tanesi ise Bodrum’dan Yalıkavak’a gelirken tepelerde gözünüze çarpıyor.

Bembeyaz evleri saran mor begonvilleri ve sahildeki okaliptüs ağaçlarını saymazsak, Yalıkavak Bodrum yarımadasının genel karakterine uygun bir şekilde fazla yeşil değil. Hatta merkezden denize girerken koyun ucunu oluşturan iki tepe tamamen ağaçsız ve neredeyse dünya dışı bir görünüm oluşturuyor. Kısa bir süre içinde yerleşimin Bodrum çevresindeki kalabalık diğer köylere benzeyeceği düşünülürse, Yalıkavak’ı görmek isteyenlerin bir an önce gitmesini tavsiye ederim.

Sahile paralel bir caddede sağlı sollu dükkân ve restoranların yer aldığı çarşının üzeri hasırlarla kaplı ve konserlerin verilmeye başlandığı meydana varıyor. Dönerden, balığa, işkembe çorbasından ev yemeklerine kadar her türlü yiyeceği bulabileceğiniz restoranlarda kesenize göre öğle ve akşam yemeklerinizi yiyebilirsiniz. Pazar, Perşembe günleri kuruluyor ve yörede yetiştirilen sebze ve meyveyi bulmak mümkün.

Bu arada meyve olarak en fazla mandalina yetiştirildiğini de söylemek gerek. Sahilin batı tarafında teknelerin demirlediği Port Bodrum Yalıkavak var. Lüks bir tatil köyünün verdiği hizmetleri de sunan marinada alış veriş yapabileceğiniz tek büyük mağaza olan Migros da bulunuyor.

Sahilden kalkan teknelerle koyun kuzeyine veya güneyine günübirlik geziler yapabilir, mola verdiğiniz koylarda denize girebilir ve çevreyi keşfedebilirsiniz. Yalıkavak’ın tepelerinde terk edilmiş eski bir köy olan Sandima’yı da görmelisiniz. Köyde yaşayanlar sadece Dayı lakaplı İbrahim Akın ve İstanbul’dan tası tarağı toplayıp eski bir evi restore ettikten sonra sanat atölyesine çeviren biri heykeltıraş diğeri ressam bir çift.

Yalıkavak Bordum’a 20 km ve minibüsle en fazla 20-25 dakika uzaklıkta. Akşamları eğlenmek isteyenler Bodrum’a rahatlıkla inebilir ve gece geç saatlerde dönebilir. Tabi Bodrum’un tarihi zenginliklerini görmek isteyenler için de kısa bir mesafe bu.

Bodrum’a gidip de İngilizlerin kendi ülkelerine götürüp sergiledikleri antik dünyanın 7 harikasından biri sayılan Mausoleon tapınağının yerini (maalesef sadece yerini) görmeden olmaz. Templair şövalyelerinden kalan Bodrum Kalesi de Mousoleon kadar olmasa da ünlü ve içindeki sualtı arkeoloji müzesi ile görülmeye değer. En az 2-3 saatinizi ayırmayı göze almadan gitmeyin derim.

Şehrin antik tiyatrosu Turkcell tarafından restore ediliyor ve konserlere ev sahipliği yapıyor. Turistik amaçlı gezmek istediğimizi öğrendiklerinde görevlilerin ve çevredekilerin şaşkınlık yaşadıklarını ifade etmeliyim. Son olarak, sanat müziğini seviyorsanız, Zeki Müren’in müze evini gezmeyi unutmayın, derim.

Hiç yorum yok: